MUTLULUK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
MUTLULUK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Haziran 2025 Pazar

İYİ HİSSETMEK BİZİM ELİMİZDE

 Çevremize baktığımız zaman mutsuz insan örneği daha fazla. Bu nedenle sanki hayatın bütünü zaten kötü hissiyle davranıyoruz.  Biraz gökyüzüne baksak gökyüzünün daima bulutlu olmadığını, en az bulutlu olduğu kadar güneşli olduğunu fark edebilsek hayatımızda çok şey değişecektir.

     En büyük psikolojik etkileşim, iyi olayları hemen atlıyoruz, kötü olayları zihnimizde tutuyoruz.  Bu psikoloji o kadar yaygın ki evlenmemiş  ya da yeni evlenecek insanlar çocuk yapma konusunda endişe ve korku yaşıyorlar.  ''Bu kadar kötü bir dünyada çocuk yapmak onu yetiştirmek kolay değil'' diyerek sanki dünya sadece kötülüklerle donatılmış gibi kötü bir psikolojiye kapılıyorlar.

       Oysa dünya varolduğundan beri iyi ve kötü dengesi aynıdır. İnsan yaşadığı gibi olaylarla karşılaşır. İyi ve güzel  düşüncelerle yaşarsan güzel şeyler olur. Kötü düşüncelerle, kötü işlerle meşgul olursan kötü olaylar yaşarsın.

      Bir bar işleten insan, kavga ve olumsuzlukları daha fazla yaşar. Çünkü bara gelenlerin çoğunun kafasında bozuk bir köşe mutlaka vardır. Eşinden ayrılmıştır, ya arkadaşlarıyla arası iyi değildir, işten çıkarılmıştır vs.Bu mesleği yapıyorsan bazı olumsuzluklar her zaman olacaktır. Bir pastane işletiyorsan, sorun daha az olabiliyor. Ya da bir şirkette mesai saatleri belli olan bir görevdeysen hayatın daha düzenli ve programlıdır.

Mutsuz olmak için bir bahane uydurmayı bir alışkanlık ve saplantı haline getirmiyorsanız herşey daha güzel olur. ''Beni hiç kimse sevmiyor.  Kimse benim mutlu olmamı istemiyor. Arkadaşlarım benim başarılarımı kıskanıyor, kariyerimi engelliyor'' gibi binlerce bahane ile kendini mutsuz etme fabrikası değilseniz hayat güzeldir ve hayatın güzelliğini yaşamaya çalışın.

     Dünya kötüye gidiyor sözü muhtemelen ilk insandan beri söylenir. Aslında dünya hep aynı... İyisiyle kötüsüyle değişen birşey yok. Kötüye giden biziz. Biz büyüdükçe dünya daha kötüye gitmiyor, sadece büyüdükçe içimizdeki masum ve temiz çocuksu hayaller, düşler değişkenlik gösteriyor ve biz bu değişime uyum sağlayamıyoruz. Dolayısıyla hayattan keyif alan tarafımızı bir kenara bırakıyoruz. Onun farkına vardığımız zaman işler tam tersine dönecektir.

       Kötüye giden şeyleri sorgulayarak bulmak ve kendini değiştirmek harika bir başlangıç için yeterlidir. Tahrip edilmiş bir çocukluk devresi yaşayanlara mutlu olmayı öğretmek  çok zordur. Çocukluk çağında olumsuz ve olumlu olaylar derin izler bırakır ve bu izleri silmek pek kolay olmaz. Böyle insanların ruhuna mutlu olmanın yollarını enjekte etmenin tek yolu örnek olmaktır. Nasihat vererek değil, mutluluğun varolduğunu yaşayarak göstermek onların ruhunun iyileşmesini sağlar.

      İnsan, problem önüne çıktığı zaman iki şey yapar. Ya ah vah eder durur ya da '' Bunun bir çözümü olmalı, olan oldu ama yerimde oturmakla bu sorun çözülmez'' diyerek hemen işe koyulur ve mutlaka çözer.

Şayet ampulü bulan Edison, yaklaşık iki bin deneme yapmasaydı, inatla önündeki engelleri kaldırarak sabırla işine devam etmeseydi,  ampul yine bulunurdu belki ama elli ya da yüz yıl sonrasında ancak bulunacaktı.

   İnsanlar hep mutluluk vereni ararlar. Oysa insan hem huzur vericidir hem de alıcıdır. Hep başkalarının sizi mutlu etmesini beklerseniz  asla mutlu olamazsınız. Mutlu bir insansanız zaten o huzuru çevrenize de yayarsınız insanlar da sizin mutluluğunuz ve çevrenize yaydığınız pozitif enerji ile daha mutlu olabilir. Hayatınızda mutlu bir yaşam diliyorum. 

17 Temmuz 2022 Pazar

MUTLULUĞUN RESMİNİ ÇİZİYORDUK


“Televizyon yoktu..
Gazete de her zaman olmazdı.
Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!
Dışarıda kar...
Ama kuzine içten içe öyle yanıyor ki.
Kuzinenin üzerinde demir maşa...
Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri.
Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu...
Sucuk lükstü. Yumurta lezzetli.
Ekmek her zaman ekmek gibi...
Bir kez olsun kümesten yumurta almamış,
bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış ve fakat alışveriş
merkezlerinin restoran katlarında boğucu bir gürültü ve havasızlık
içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler için ben ne kadar yaşlıyım...
Dışarıda kar...
İçeride kanaat...
İçeride huzur...
Televizyon yoktu.
Gazete de her zaman olmazdı.
Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç!
Portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer,
kokusuna ram olurduk.
Kestane közlemek büsbütün bir gecenin akıllara seza mutluluğuydu.
Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar...
Birçoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma
dizilerin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine,
geniş ve besleyici bir masal dünyası...
Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret
kalacağımız kimin aklına gelirdi?
Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi,
sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı.
Çay da kokardı...
Domates de...
Bütün bu nefasete, küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu.
Dışarıda kar...
İçeride huzur...
...
Ne güzel cahildik.

Mutluluğun resmini çiziyorduk.