20 Haziran 2025 Cuma

MEZUN OLAN ÖĞRENCİLERİN SON SINAVI İÇİN HAZIRLADIĞI KAĞITLA HERKESİ DUYGULANDIRDI


 Akdeniz Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Burcu Demirel, mezun olan öğrencilerinin son sınavı için hazırladığı kağıtla herkesi duygulandırdı.

Yaptığı işlerle öğretmenliğin ne kadar kutsal bir meslek olduğunu bizlere bir kez daha gösteren Akdeniz Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burcu Demirel, 120 öğrencisinin final sınavında öğrencilere soru sormak yerine kendine sorular sorarak öğrencilerini duygulandırdı.

Sınava katılıp kağıdı okuyan tüm öğrencilere geçer not veren Demirel, öğrencilerinin son sınavında yaptığı bu sürprizle son bir ders vermiş oldu.


“Ayrılmanın gökteki yıldızlar kadar çeşidi vardır dememiş miydi Shakespeare” cümlesi ile sınava başlayan Prof. Dr. Burcu Demirel, “İşte geldi o vakitlerden biri daha. Yuvadan uçma vaktiniz artık. Somun ekmek ve makarnaya, menemenden bozma çakma yemeklere, sabahlamalara, kankalara, kaprislerimizi çekmelere, kırık dökük mobilyalı evlere, kültür mahallesine, melteme, kantinin yengesine, kankanın el şakalarına, yerine imza atmalara, çaktırmadan kopyalara, sorumluluk bilmeden, ev geçindirme derdi çekmeden, sabah akşamı olmayan günlere ve gecelere, derste uyumalara, dersi kaynatmalara, haftalık değişen aşklara, arkadaş sevdalarına, dostlukların en hakikilerine, bilmem daha nelere veda vakti… Kocaman bir ömür bekliyor sizi, upuzun yollar, nice sevdalar, nice hayal kırıklıkları, nica telaşlar, nica gözyaşları, nice mutluluklar…


Hayat kendiliğinden ne iyidir ne de kötü. Ona iyiliği ve kötülüğü katan bizleriz. İyi olsun yollarınız, umut dolsun düşleriniz, hayal kurup uğruna adanan ömürleriniz olsun. Kendini tavaf edenlerden, istifleyip biriktirenlerden değil, nice canda can olan, vatan aşkıyla yanan, üretmeye, hayal etmeye can atan, umutsuzluğa düştüğünde dönüp mucizevi yaradılışına bakıp ilham alan, atasının izinde yoğrulan, onurlu, vicdanlı, üretken yiğit kadınlar ve yiğit erkekler olan kuzularımızsınız siz bizim. Sevdamızsınız, gözümüzdeki yaşsınız gidişinizle…


Bize yaşamayı, bir amaca, bir hayale bağlanmanın önemini ömür geçtikten sonra öğretiyorlar. Unutmayın ki bir amaca bağlanmayan, bir hayal ile yanıp tutuşmayan ruh, yolunu kaybeder. Amaçsız, hayalsiz, aşksız kalmasın o güzel yürekleriniz…


Bir deli hocamız vardı dersiniz. Bu satırlar kalsın benden size bir hatıra. Alın götürün yanınızda. Ama bilin ki delilik, Montaigne’nin dediği gibi özgür bir kafanın yiğitçe çıkışları, yüce ve görülmedik bir erdemin ortaya attıklarıyla çok yakın kapı komşusudur. Deli olarak nitelendirilenlerden olmanız dileğiyle.”


Prof. Dr. Demirel, yazının devamında kendine 5 tane soru sordu.


Bu sorular:


Kendime soru 1: Sana emanet edilen bu gençlere ne kattın?


Kendime soru 2: Onlara hayatın bir sınav kağıdından, bir test yaprağından ibaret olmadığını aktarabildin mi?


Kendime soru 3: Onlarda birazcık bile olsa, toplumsal olaylara, ihtiyaç duyanlara karşı; gördüğümüz, duyduğumuz, hissettiğimiz, kısacası nefes alabildiğimiz için bile sorumluluk hissetmemiz gerektiği konusunda farkındalık uyandırabildin mi?


Kendime soru 4: Onlara şarjı bitmeyen kitaplarımıza sevdalanmaları yolunda küçücük bile olsa aşk duydurabildin mi?

Kendime soru 5: Onlara hoşgörüyü, vicdanlı olmayı, gülümsemeyi, memleket sevdasını, istiflemeden paylaşarak yaşamayı hatırlatabildin mi?


Prof. Dr. Burcu Demirel, bu sınavın ardından final sınavında neden böyle bir şey yaptığını anlattı. Demirel, “Uzun yıllardır öğretim üyesi olarak nice sınav yaptım. Çocuklara bir sürü soru sordum. Biz sınavları hep karşı tarafa yapıyoruz. Anlatıyoruz. Dikte ediyoruz sınıf içinde. Sonra bunu ne kadar iyi dikte etmişiz diye bunun kontrolünü sağlamak için sınav yapıyoruz. Daha sonra da puanlayıp çocuklara geçtin, kaldın diyoruz. O gün tamamen plansız olarak düşündüm ki, bu ders artık bitti ve öğrenciler mezun olacak. Acaba bu sınavı kendime yönelik yapsam onların huzurunda. Kendime soru sormak istedim. Ben, bana emanet edilmiş bu gençlere ne kattım, ne verdim, hangi değerleri öğretebildim. Hiçbir plan yapmadan sınav öncesinde yarım saat içerisinde bir ablanın kardeşine mektup yazması gibi mektup yazmak istedim. Arkasından da kendine sorular yönelttim” dedi.


Sınavdan önce öğrencilere sınavın zor geçeceğini söyleyen Demirel, sınav öncesinde öğrencilerin yüzünün asık olduğunu, ancak sınav başladıktan sonra kız öğrencilerin gözlerinden yaşlar aktığını belirtti. Demirel, “Sınava gelen herkesin yüzü asıktı. 120 öğrenci katılmıştı. Dağıtılan kağıtları okumaya başladıklarında kız öğrencilerin gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Okuyan gelip bana sarıldı. Çok güzel anı olarak kaldı”


Demirel’in yaptığı bu büyük örnek davranışın ardından İşletme Bölümü 4’üncü sınıf öğrencisi Seren Kaplan’da bir açıklama yaptı. Kaplan, “Kağıdı alınca çok şaşırdım. Hocamız gerçekten bizi hayata hazırlamıştı yıllar içinde. O sınav kağıdında 4 yılın birikmişliğini bize yansıttı. Bizi bir yandan mutlu etti, bir yandan hüzünlendirdi. Artık bizi bekleyen bambaşka bir hayata hazırladı aslında bu sınavla. Kendine sorduğu soruların cevaplarını da bizimle paylaştı o yazdığı satırlarla. Bizim bu cevaplarla yola devam etmemiz gerektiğini de gösterdi bir anlamda” dedi.


Demirel’in bu örnek davranışı sosyal medyada da büyük yankı uyandırdı.



YALANMI


 

İSRAİL İSTİHBARAT BAKANI ERDOĞAN BİZİM İÇİN DÜŞMAN GÖRÜNÜMLÜ DOST


 

TÜRKİYEDE DEİZM VE ATEİZM ARTIYOR


 

ÇAMUR AT İZİ KALSIN TAKTİĞİ


 

İKTİDAR DEM PARTİ KARTINI NEDEN PİYASAYA SÜRDÜ


 

MUTLAK GÜÇ GÜÇ DEĞİLDİR


 

SİSTEM ÇÖKÜNCE


 

ESKİ TÜRKİYE YENİ TÜRKİYE


 

TÜRKİYE ERDOĞANIN ELLERİNDE PARÇALANACAK


 

İhanetin bedelini canlarıyla ödediler

 https://youtu.be/DO5lK0x5bYo?si=OoS3D5GyBQAK38E2


LİBYA'NIN DEVRİK LİDERİ KADDAFİNİN KIZI İRAN HALKINI UYARDI


 ✖️: Merhum Libya lideri Muammer Kaddafi'nin kızı Ayşe Kaddafi'nin İran halkına mesajı:

🔹Ey gururlu ve dirençli İran halkı!

🔹Size acının, yıkımın ve ihanetlerin ötesinden sesleniyorum. Ülkesinin ölümüne açık düşmanların değil, Batı'nın aldatıcı gülümsemeleri ve sahte vaatlerinin eliyle tanıklık eden bir kadının sesiyim.

🔹Uyarıyorum! Batılı emperyalistlerin tatlı sözlerine ve sloganlarına inanmayın. Babama "Nükleer ve füze programlarınızı terk ederseniz dünyanın kapıları size açılacak" diyenler de aynı kişilerdir.

Babam iyi niyetle ve diyaloğa inanarak uzlaşma kapısını açtı; ama NATO'nun bombalamalarının Libya'yı nasıl toz ve kana buladığını, halkımızı nasıl esarete, yoksulluğa ve yerinden edilmeye sürüklediğini gördük.

🔹İran'ın kardeşleri!

🔹Direnişiniz, gururunuz, yaptırımlara, medyaya ve ekonomik saldırganlığa karşı kararlılığınız, ulusunuzun yaşam ve onurunun bir işaretidir. Uzlaşma yoluyla yıkım, bölünme ve sefalet dışında hiçbir şey elde edilemez. Kurtla pazarlık yapmak koyunu kurtarmaz, sadece bir sonraki yemeğini belirler!

🔹Gördük; Küba, Venezuela, Kuzey Kore, Filistin gibi direnen milletler, kitlelerin kalbinde yer edinip, onurla tarih yazdılar. Gördük; boyun eğenlerin, küllerinde nasıl kaybolduğunu.

🔹Sevgi ve sempatiyle

✍️: Aisha Kaddafi

19 Haziran 2025 Perşembe

Neden sebze, meyve, şarküteri, temel gıda maddeleri pahalı ?


Neden sebze, meyve, şarküteri, temel gıda maddeleri pahalı ?
Öyle anlatalım ki,Bilal bile anlasin.
Cevabı bu resimde gizli. Ülkenin her yerinde bu görüntülere rastlamak mümkün. Köylerde on binlerce yıkık dökük terk edilmiş güzelim evler var. Köylerde kalanlar sadece birkaç yaşlı kişi. Özellikle kış aylarında in cin top oynuyor. Toprağı eken yok, keçiye, koyuna,ineğe bakan yok.Güzelim ülke bu nedenle patates,soğan ve karnıbahar kuyruklarını bile gördü.
Çarşamba ovasında da olduğu gibi en verimli topraklar sanayi bölgesi ilan edilip,üstelik insan sağlığı da düşünülmeden, zehir saçan biyokütle santrallere terkedilerek, hem ülke ekonomisine ve tarımına zarar veren, köyleri mahalle yapılarak ve meralar da paralı hale getirilerek hayvancılığın da bitirilmesine karar veren otoritenin yapmak istediği asıl gayenin hala anlaşılmamış oluşu da hayret edilecek bir davranış hali.
Bu bir devlet politikasıydı. Bilerek , isteyerek köyler boşaltıldı. Köy okulları kapatıldı. Türk tohumu kullanmak yasaklandı.Köylüler toprak ekmesin diye para verildi,teşvik edildi. Ucuz ithalat ve pahalı mazot,gübre, elektrik v.s. girdilerle köylü para kazanamaz oldu.Şehirlere göç ettiler, asgari ücretle çalışan ucuz işçi oldular. Böylelikle bir taşla bir kaç kuş vurulmuş oldu; iş adamlarına ucuz işçi sağlandı, konut piyasası canlandı ve emperyalist ülkelerin istekleri gerçekleşmiş oldu.
Toprağını ekmeyen köylülere yapılan ödemelerin kaynağı Dünya Bankası'nın verdiği 300 milyon dolar kredi ile karşılanmıştı. Bu kredi Türk tarımını kalkındırmak için değil bitirmek için verilmişti.
İyi uykular Türkiye...